top of page

Bir Şehrin Laneti

  • Yazarın fotoğrafı: Feyza Nur SAĞLAM
    Feyza Nur SAĞLAM
  • 7 Tem 2023
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 30 Tem 2024


ree

Tanımadıklarımız, tanıdıklarımızdan çok muydu? Bahsettiğim "tanımadıklarımız" kavramı ile demek istediğim; güya tanıştıklarımızdı aslında. Yani ben demek istiyordum ki; hayatımızda olan insanlar var ya hani, onları bir yüzdeye tabi tutsa idik, tanımadığımız yüzler daha mı çok çıkardı?

Kendi açımdan bakarsak, bilemiyorum doğrusu. Umut etmek ile ilgili bir cümle de kurasım yok. Bugün, gerçeklerle yüzleşesim var sadece. Her şeyi anlayasım var, özellikle de insan denen varlıkları.


Hayatımın iki sene önceki dönüm noktasında, en azından bu şehirden gitmeliydik. Başka bir şehirde yeni bir hayata başlamış olsa idik, insanların farklı yüzlerini görmek zorunda da kalmazdık. Ve belki işte o zaman, herkes gözümüzde iyi olarak kalabilirdi. Şimdi olanlara bakınca, niye burada kaldık ki diyorum. Tamam, burda kalmayı seçen de bendim. Bir şehirden kaçmayı kendinde yakıştıramayan o güç abidesi de bendim! Ama şimdi ister istemez düşünüyorken buluyorum kendimi;

Eğer bu şehirden, bu lanetli şehirden gitmiş olsaydım, her şey nasıl olurdu?


ree

Gitmek tüm kalanları yanında götürmek demektir, şarkısı zihnimde çığlık çığlığa bağırmasa, ne olurdu acaba? Sen kaçmak yerine savaşması gereken birisin komutunu kendime vermeseydim, nasıl olurdu acaba? Sahi, ailem ile geleceğim arasına sınır çekebilseydim, babamı bu kadar özlememiş olsaydım şuan nerede olurdum acaba? Kim bilirdi? Olan olmuştu, yüzler meydana çıkmıştı!


İplerin hangi noktada bu kadar gerildiğini, kalplerin hangi noktada bu kadar kin ile dolduğunu anlamak için bir hikaye uyduruyor olabilirdik ama bunun da anlamı neydi ki? Olan olduktan sonra, olan geri dönülemez şekilde olduktan sonra, anlamı neydi ki sebeplerin?


Mesela bir olguya değinelim; bir insana bir insanı göstermemek en büyük cezaymış babam için. Yaşadıklarını göz önüne alınınca, neden bu cezayı seçmiş olduğu şaşırtıcı değil aslında. Büyüdüğümün farkında olup üslubunu ona göre ayarlayan bu adamın son yıllarda ilk kez benden emirvari bir talepte bulunmuş olması asıl şaşkınlığımdı aslında. Çünkü o böyle yapmazdı, bilirdim... Onu bu hale getirenleri de iyi bildiğimi sanmışım ya, bu da diğer bir şaşkınlığımız olsun.


Evet olan olmuştu, geri döndürülemez bir sonlandırma yaşıyorduk. Gelecekte bizi neler bekliyordu onlar da meçhuldü. Diğer bir meçhul olan şey ise, yaşanılanların etkisinin ne kadar süreceğiyidi. Çekirdek ailemi toparlıyor, moral almasını sağlıyor; sonra dışardan gelen bir darbe ile tekrar hüzün yıllarına geri dönüyorduk ya, deliresim geliyordu! Bir döngü gibi sürekli bunları yaşıyor olmak, gerçekten yorucuydu. İşte bu yüzden gitmekten bahsedip duruyordum ya, gidince dış etkenler azalırdı çünkü! Yahut bir umut arıyordum işte ve o aşamada da karşıma çıkan gitme eylemi, tutunabilecek en kolay umuttu...


Bir de tutup da bu olan biten her şeyi birine anlatma arzusunun beynime yüklenmiş oluşu vardı tabi. Olmayan kişiler ve kenarda duran telefon ile nihayetinde parmaklarım klavye üzerindeki yerini almıştı. Bizde sonlar hep harflere çıkardı tamam ama gerçek hayattaki sonları ne yapacaktık, işte onu hiç bilmiyordum. Ve bu bilinmezlik de beni tüketiyordu. Yapılabilecek bir de şey yoktu aslında. Bu şehrin lanetine kapılmış gidiyorduk işte.


Bu şehrin laneti demişken; bu şehrin beni bu kadar yormuş olduğu gerçeği ile ciddi bir şekilde yüzleşme senesiydi 2023, herhal. Sanki olan biten her şey de benim bu gerçek ile yüzleşmemin bir kamçısı idi. Tamam, anlamıştık işte! Daha fazla olaya ne hacetti? Anladım, farkındayım, tamam mı? Al, yine kafayı yedik iyi mi? Tövbe bin estağfirullah. Tövbe tövbeee...


Öte yandan ise tüm bu farkındalıklar, bu şehrin lanetinden kurtulmak için bana güç veriyordu. Ama bir yandan meydana gelen olaylar ise o gücü hem sömürüyor hem de büyütüyordu. Bir noktaya karar kılmalıydım, doğruydu. Bu yüzden de yaşanması gereken duyguları yaşarken, gücümün bir kısmını harcıyor; sonrasında devam etmem gerektiğini kendime hatırlatarak yeniden güç topluyordum. Ve o güç de bana kendim için bir şeyler yapıyor olduğum gerçeğini hatırlatıyor, kendim ile olan çalkantılı ilişkimi yoluna koymamı sağlıyordu.


En nihayetinde, olan olmuştu. Geri döndürülemez şekilde olmuştu hem de. Cümleler duyulmuştu, kelimeler duyulmuştu ve zihinler bunları unutmamak için sonsuz bir çaba içerisindeydi. Bundan sonra söylenecek kelimeler bulunduğu ihtimali ise beni korkutuyordu. Çünkü tüm cümleler tükenmemişti henüz, bunu biliyordum. Ve tüm kırgınlıklar hep baki olacak mıydı, işte o da meçhüldü. Bazı soruların cevabını bulmak yerine zamana bırakmak, doğal bir ihtiyacımız olabilirdi ve bu stratejiyi uygulamaya karar vermiştim. Öte yandan; tüm bu cümlelerin arasında sıkışıp kalmış olan ben ise, işe geldiğim sabahta stajyerimin "Gözlerin şişmiş." tespitine; "Gece bir miktar ağlamış olabilirim." şeklinde cevap vermiştim. İş çıkışında ise eve gidip, bu şehrin lanetinden kurtulmak için kitaplarımın başında soluğu alacaktım. Şuan ve bundan sonrası için planım buydu. Çünkü yaşanması gereken duyguları yeterince yaşamıştım, artık devam etme zamanıydı...


Son söz yerine;

Bu şehrin lanetine selamlar olsun.


Yorumlar


Hakkımda

WhatsApp Image 2024-07-26 at 10.17.38.jpeg

İnsan dediğin, esasen bir puzzle parçasını oluşturan kişiliğinin; her bir parçasını öncelikle özenle tanımalı. Ardından o parçaların kendisinin bir parçası olduğunu bilerek onları kucaklamayı öğrenmeli. Böylece, her bir parçanın esasen bir resmi oluşturmak için ne derece öneme sahip olduğunu görmeli ve yine her bir parçanın hayatındaki varlığını korumayı amaç edinmeli. Ve işte burası da benim bir puzzle parçam ve çok daha ötesi... Çünkü yazmak, bir hayatta kalma meselesi... Her hal ile yazmak ise ondan çok daha ötesi...

Kategoriler

Zaman Akışı

Abone olun;

Abone Olun!

Abone olduğunuz icin teşekkürler...

© 2022 by Herhalile

bottom of page